-
1 как
nasıl* * *1) нареч. nasıl; neкак пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?
как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?
как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?
как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!
как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)
ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!
ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?
как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?
он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor
как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem
не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...
2) нареч. ne (kadar)как стра́нно! — ne tuhaf!
как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!
как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!
как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!
а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!
знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!
ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!
как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!
3) частица nasılкак! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!
она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?
4) союз gibi; kadarбе́лый как снег — kar gibi beyaz
бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle
он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız
он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor
таки́е, как ты — senin gibiler
он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok
то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi
как бы извиня́ясь — af diler gibi
ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda
де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran
в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı
5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diyeмне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar
6) союз ( в составе вводных групп) gibiкак ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi
мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü
7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce
с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri
не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...
как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...
вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...
вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...
э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi
ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez
кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?
ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?
я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm
••как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)
как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına
как раз наоборо́т — tam tersine
э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor
не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...
что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?
как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de
как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin
как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk
э́тот, как его́... — şey, neydi adı...
-
2 How come
nasil olur, neden, nasil olur da -
3 wie
wie [vi:]I adv1) (interrogativ: auf welche Art) nasıl, ne türlü; ( mit welchen Merkmalen) nasıl; ( in welchem Grad) ne derece; ( in welcher Weise) nasıl;\wie geht das? bu nasıl olur [o yapılır] ?;\wie heißt das? bunun adı nedir?;\wie bitte? efendim?;\wie das? bu da nasıl şey?;\wie kommt es, dass...? nasıl oluyor da...?;\wie geht's? nasılsın?;\wie oft? kaç defa?, ne kadar sık?;\wie viel? ne kadar?;\wie alt bist du? kaç yaşındasın?;\wie groß ist es? boyu ne kadar?;\wie teuer ist das? fiyatı ne?;\wie spät ist es? saat kaç?;\wie gefällt es dir? nasıl, hoşuna gitti mi?;\wie war's im Urlaub? iznin nasıl geçti?;\wie wäre es, wenn er auch kommt? o da gelirse nasıl olur?;\wie klug du auch immer sein magst ne kadar akıllı olursan ol;\wie auch immer her neyse;\wie dem auch sei her nasılsa, nasıl olmuşsadie Art, \wie sie spricht konuşma biçimi3) ( Ausruf)\wie schade! ne yazık!;und \wie! ( fam) hem de nasıl!das macht dir Spaß, \wie? hoşuna gidiyor, değil mi?II konj1) ( Vergleich) kadar, gibi;weiß \wie Schnee kar kadar beyaz;ich bin genauso groß \wie du ben seninle aynı boydayım, ben de senin kadar uzunum;das weißt du genauso gut \wie ich sen de bunu benim kadar iyi biliyorsun;er ist so gut \wie blind o, neredeyse kördür;\wie früher eskisi gibi;\wie immer her zamanki gibi;\wie zum Beispiel örneğin;etw \wie seine Westentasche kennen ( fam) bir şeyi avucunun içi gibi bilmekdas ist besser \wie das andere bu ötekinden (daha) iyidir3) ( sowie)einer \wie der andere biri ötekisi gibi;Frauen \wie Männer kadınlar gibi erkekler de4) ( gleichzeitig)\wie er sich umdreht, sieht er den Dieb losrennen arkasına döndüğünde hırsızın kaçtığını görür5) ( mit Objektsatz)ich sah, \wie er das Fenster öffnete pencereyi nasıl açtığını gördüm -
4 sein
sein <ist, war, gewesen> [zaın]mir ist kalt üşüdüm;bist du's? sen misin?;wir sind Freunde biz arkadaşız;sie ist Türkin o, Türk(tür);ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;ich bin 25 ben 25'im;zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;sie ist Polizistin o kadın polistir;es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;ist es nicht so? öyle değil mi?;es ist nichts bir şey yok;das war's işte bu kadar;mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;mir ist schlecht iyi değilim;mir ist schwindlig başım dönüyor;mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;lass es \sein! bırak!, yapma!;es sei denn, dass... meğerki;wie dem auch sei nasıl olursa olsun2) ( Zustand)sie ist verheiratet o evli(dir)3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;es waren viele Leute da orada çok insan vardı;es war einmal... bir varmış...4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;sie sind in Deutschland Almanyadalar;wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?5) ( mit Zeitangabe)es ist 14.30 Uhr saat 14.30;heute ist Montag bugün pazartesi;es ist Juni hazirandayız;es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;es ist schlechtes Wetter hava kötü;das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü6) ( geschehen) olmak;muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;kann \sein! olabilir!;was ist? ne var?;ist was? bir şey mi var?;sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!7) ( Hilfsverb)sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;ich bin krank gewesen hastaydım;er ist bewusstlos geworden bayıldı;sie ist verurteilt worden mahkûm oldu;wenn er nicht gewesen wäre o olmasaydı\sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;\seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı -
5 так
1) нареч. ( таким образом) böyle; öyle; şöyle; böylece; öylece; şöyleceон (и́менно) так сказа́л — böyle söyledi
отве́чу так:... — şöyle cevap vereceğim...
так мы и сде́лал и / поступи́ли — öyle de yaptık
так (оно́) и произошло́ / случи́лось — nitekim öyle oldu
вот так он и око́нчил шко́лу — işte böylece okulu bitirdi
пиши́ так, что́бы бы́ло поня́тно — anlaşılacak tarzda yaz
он сел так, что́бы ви́деть нас — bizi görecek şekilde oturdu
хлеб так и оста́лся на поля́х — ekinler tarlada olduğu gibi kaldı
он э́то де́лал не так — bunu başka türlü yapardı
э́та кампа́ния зако́нчилась так же неожи́данно, как и начала́сь — bu kampanya başladığı gibi ani biçimde sona erdi
2) нареч. (до такой степени, настолько) o kadar, öylesine; böylesine; şöylesineго́род так измени́лся, что... — şehir öylesine değişmiş ki,...
раз уж ты так наста́иваешь,... — madem ki bu kadar ısrar ediyorsun...
он так похуде́л, что... — öyle zayıfladı ki,...
я так обра́довался! — bir sevindim ki!
я так соску́чился по тебе́! — seni bir göresim geldi ki sorma!
он так чита́ет Пу́шкина - заслу́шаешься! — bir Puşkin okuyuşu var ki, tadına doyulmaz!
она́ так испуга́лась, что... — öylesine / o kadar korktu ki,...
3) нареч., в соч.э́то тебе́ так не пройдёт! (будешь наказан) — senin yanına kalmaz bu!
4) нареч. ( без особого намерения) işteя про́сто так спроси́л — sordum işte...
5) союз (в таком случае, тогда) öyleyse, o haldeре́шил, так поезжа́й — karar verdinse git (öyleyse)
6) частица, разг. ( ничего особенного) hiç; şöyle böyleчто с тобо́й? - Так... — neyin var?- Hiç...
как карти́на? - Так, сре́дняя — filim nasıl? - Şöyle böyle olanlardan
7) частица demekтак ты его зна́ешь? — onu tanıyorsun ha?
так о чём я говори́л? — ne diyordum?
так вы придёте? — peki, gelir misiniz?
8) союз (но, да) amaя пое́хал бы, так де́нег нет — giderdim ama param yok
9) частица усил., в соч.а я так ду́маю, что он непра́в — bana sorsan haklı değil(dir) derim
вот э́то тра́ктор так тра́ктор! — traktör dediğin / dediğimiz böyle olur işle!
10) частица ( указывает на приблизительное количество) şöyle böyle, kadarлет так пять (уже́) бу́дет — şöyle böyle beş yıl var / oldu
11) частица (например, к примеру) söz gelişiтак, наприме́р — örneğin
••я и так уста́л — zaten yorgunum
раз / когда́ так — öyleyse
так бы и полете́л! — öyle geldi ki havalanıp uçayım!
вот так(-то), сыно́к! — işle böyle, evlat!
говорю́ ему́, что так и так (мол), что... — ona durum böyle böyle,... diyorum
он так себе́ челове́к — o şöyle böyle bir adam
так-то оно так, но... — см. оно
ра́зве не так? — öyle değil mi? yanlış mı?
мы так и́ли и́наче́ не оста́лись бы здесь — nasıl olsa burada kalmayacaktık
так как — çünkü,...dığından,...dığı için
-
6 gehen
gehen <geht, ging, gegangen> ['ge:ən]zu Fuß \gehen yayan gitmek;ich gehe jetzt zum Arzt şimdi doktora gidiyorum;es geht immer geradeaus dümdüz gider;aufs Gymnasium/in die Schule \gehen liseye/okula gitmek;sie ging zum Film sinemaya gitti;ins Bett \gehen yatağa yatmak;tanzen/schwimmen/schlafen \gehen dansa/yüzmeye/yatmaya gitmek;an Land \gehen karaya çıkmak;an die Arbeit \gehen iş başı yapmak;das geht zu weit bu fazla oldu;darum geht es mir nicht bu beni ilgilendirmez;wie geht's? nasılsın?;es geht mir gut iyiyim;lass es dir gut \gehen! kendine iyi bak!; ( bleib gesund und fröhlich) şen ve esen kal!;sie ließen es sich dat gut \gehen keyiflerini baktılar;wie \gehen die Geschäfte? işler nasıl gidiyor?;mir ist es genauso gegangen bana da aynı şey oldu;ich hörte, wie die Tür ging kapının kapanışını duydum;so geht das nicht weiter bu böyle devam edemez;das geht über meine Kräfte buna benim gücüm yetmez;mir geht nichts über meinen Urlaub iznimin üstüne bir şey yoktur;das geht in die Tausende bu, binlere varır;in Stücke \gehen parçalanmak;mit der Zeit \gehen zamana uymak;er ist von uns gegangen ( geh) o bizden gitti;das Essen geht auf mich yemeğin hesabını ben ödüyorum;das Fenster geht aufs Meer pencere denize bakıyor;wenn es nach mir ginge, ... bana kalsa,...;gehst du noch mit ihm? ( fam) onunla hâlâ çıkıyor musun?;wo sie geht und steht ( fam) nereye giderse gitsinvor sich \gehen ( fam), olmakdie Uhr geht ( falsch) saat yanlış gidiyor;gut \gehen iyi gitmek [o işlemek];ich zeige dir, wie das geht bunun nasıl işlediğini sana göstereyim;hoffentlich geht das gut! inşallah iyi gider;wenn alles gut geht, ... her şey yolunda giderse...4) ( sich gut verkaufen) satılmak;gut \gehend iyi satılan5) ( Wind) esmekdas geht nicht in meinen Kopf bunu aklım almıyor8) ( andauern) devam etmek9) ( möglich sein) olmak;es wird schon \gehen olures geht um mich/dich/uns söz konusu benim/sensin/biziz;worum geht's denn? söz konusu nedir ki?danach kann man nicht \gehen buna göre gidilmezsich \gehen lassen kendini koyuvermekII vt2) ( fam)sie ist gegangen worden işten atıldı -
7 выходить
iyileştirmek; yetiştirmek; inmek; ayrılmak,çekilmek; olmak,çıkmak; (pencere vb.) açılmak,bakmak,nazır olmak; tükenmek,suyunu çekmek; tüketmek* * *I выход`итьнесов.; сов. - вы́йтивыходить из больни́цы — перен. hastaneden çıkmak
выходить из-за стола́ — masa / sofra başından kalkmak
выходить со ста́нции (о поезде) — перен. (istasyondan) kalkmak
выходить из войны́ — перен. savaştan / harpten çıkmak
вы́йти из кри́зиса — перен. bunalımdan çıkmak
выходить на у́лицу (о массах) — sokağa / dışarı çıkmak; sokaklara dökülmek
выходить в мо́ре — denize çıkmak
выходить в откры́тое мо́ре — denize açılmak
выходить на охо́ту — ava çıkmak
выходить на лов ры́бы — balığa çıkmak
выходить на сце́ну — sahneye çıkmak
выходить на мировы́е ры́нки — dünya pazarlarına açılmak
выходить на рабо́ту — işbaşı yapmak
выходить на телеэкра́ны (о фильме) — ekrana gelmek
вы́шел но́вый журна́л — yeni bir dergi çıktı
две соро́чки из э́того не вы́йдут — bundan iki gömlek çıkmaz
2) (становиться, делаться кем-л.) olmakиз него́ вы́йдет хоро́ший врач — iyi bir doktor olur
челове́ка из него́ не вы́йдет — adam olmaz
геро́й из него́ не вы́йдет — onda kahraman olacak hal yok
выходить победи́телем из чего-л. — galip çıkmak
3) ( получаться) olmak; çıkmakничего́ у него́ не вы́йдет — bir şey başaramaz:
из э́того ничего́ не вы́йдет — bundan bir şey çıkmaz
не вы́йдет! — sökmez!
вы́шло так, как я сказа́л — dediğim çıktı
э́тот сни́мок не вы́шел — bu fotoğraf (iyi) olmadı
сни́мок хорошо́ вы́шел — resim iyi çıktı
как бы чего́ не вы́шло — bir şey olmasın
как же так вы́шло, что... — nasıl oldu da...
4) тк. несов. bakmak; açılmakко́мната выхо́дит о́кнами в сад — odanın pencereleri bahçeye bakar
дверь выхо́дит в коридо́р — kapı koridora açılır
доро́га выхо́дит на шоссе́ — yol şoseye kavuşur / çıkar
5) ( замуж) varmakвыходить за кого-л. — birine varmak
6) тк. сов. ( происходить)...dan olmak, içinden çıkmak / gelmekон вы́шел из крестья́н — köylüdendir, köylü içinden çıkmıştı
он вы́шел из наро́да — halkın içinden yetişmişti
7) ( расходоваться) tükenmek, suyunu çekmek; harcamak, tüketmekу нас вы́шел весь бензи́н — benzinimiz tükendi
у нас выхо́дит мно́го дров — çok odun harcarız
••выходить из берего́в — taşmak
вы́йти из заколдо́ванного круга — kısır döngüden kurtulmak
выходить из себя́ — çileden çıkmak
умо́м он не вы́шел — akıldan yana züğürttür
она́ лицо́м не вы́шла — çehre züğürdüdür
э́та те́ма выхо́дит за ра́мки нашего сообще́ния — bu konu tebliğimizin çerçevesini aşmaktadır
II в`ыходитьна́ша кома́нда вы́шла вперёд — takımımız öne / ileri geçti
сов., см. выхаживать -
8 дело
с1) врз iş; meşgale; mesele; görev, vazife ( обязанность)госуда́рственные де́ла́ — devlet işleri
дома́шние де́ла́ — ev işleri
я е́ду по де́лу — bir iş için gidiyorum
бо́льше у меня́ здесь дел нет — benim burada işim kalmadı
сиде́ть без де́ла — boş durmak
хоро́шее де́ло - чита́ть — okumak - iyi bir şeydir
де́ло вку́са — zevk meselesi
де́ло че́сти — onur meselesi
э́то лишь одна́ сторона́ де́ла — bu, işin sadece bir yanı
слова́ и де́ла́ — sözler ve işler
2) dava; eserслужи́ть де́лу ми́ра — barış davasına hizmet etmek
3) в соч.библиоте́чное де́ло — kütüphanecilik
кузне́чное де́ло — demircilik
в соверше́нстве знать своё де́ло — işinin eri / ehli olmak
4) юр. dava5) канц. dosyaизъя́ть докуме́нт из де́ла — evrakı dosyadan çıkarmak
6) olayде́ло бы́ло / происходи́ло в дере́вне — olay bir köyde geçiyordu
••смотрю́, де́ло пло́хо — baktım, gidiş fena
в чём де́ло? — ne var?, ne oluyor?
в са́мом де́ле — gerçekten
э́то (совсе́м) друго́е де́ло! — o başka!
ва́ше де́ло — siz bilirsiniz
как (ва́ши / твои́) де́ла́? — işler nasıl?
не твоё де́ло! — senin üstüne vazife değil!
э́то твоё де́ло! — bu, senin bileceğin bir iştir!
моё де́ло сказа́ть, а... — benden söylemesi,...
на́ше де́ло дать вам сове́т — bizden size tavsiye etmesi
а согласи́тся он и́ли нет, э́то уж друго́е де́ло — razı olur ya da olmaz, o ayrı
я пе́рвым де́лом позвони́л (по телефо́ну) — ilk işim telefon etmek oldu
де́ло за деньга́ми — iş paraya kaldı
име́ть де́ло с кем-л. — biriye alış-verişi olmak; düşüp kalkmak
то и де́ло — ikide birde
то ли де́ло - дома́шняя пи́ща / еда́ — ev yemekleri başka
де́ло в том, что... — mesele şu ki...
де́ло не в э́том — mesele onda değil
де́ло идёт о... — söz konusu olan,...
а тебе́ и де́ла нет (до э́того)! — umurunda bile değil senin!
кому́ како́е де́ло! — kime ne?
како́е мне де́ло до э́того? — bundan bana ne?
-
9 ещё
daha,henüz; hâlâ* * *daha; henüz ( при отрицании); halâ ( до сих пор)он ещё не пришёл — daha / henüz gelmedi
таки́е (всё) ещё встреча́ются — böylesine halâ rastlanıyor
прочти́ ещё раз — bir daha oku
подожди́ ещё день — bir gün daha bekle
ещё при жи́зни — daha hayattayken
ещё до вы́хода кни́ги — daha kitap çıkmadan
ещё пять лет тому́ наза́д — daha bundan beş yıl önce
мы ещё вернёмся к э́тому вопро́су — bu konuya yeniden döneceğiz
он ещё и поэ́т — onun şairlik yanı da var
э́то ещё не всё — dahası var
ещё и ча́су не прошло́ — daha bir saat olmadı
э́тот ещё ме́ньше — bu, daha da küçük
но что ещё важне́е,... — ama bundan da önemlisi...
но и э́то ещё не всё — iş bu kadarla da bitmiyor
ещё и ещё раз прошу́ проще́ния — tekrar tekrar özür dilerim
ещё в те времена́ — daha / tâ o zamanlar
••а ещё инжене́р!, а ещё инжене́ром называ́ешься! — bir de mühendis olacaksın!
ещё что!, вот ещё! — daha neler!
э́то ещё что! — o da bir şey mi?
полу́чится? - Ещё как! — olur mu? - Hem de nasıl!
-
10 gehen
gehen ['ɡeːə n] <ging, gegangen, sn>1. v/i gitmek; (weggehen) ayrılmak; (funktionieren) işlemek, çalışmak; Ware sat(ıl)mak; (dauern) sürmek;zu Fuß gehen yürümek;einkaufen (schwimmen) gehen alışverişe (yüzmeye) gitmek;an die Arbeit gehen işe girişmek;gehen wir! gidelim!;gehen in (A) (passen) -e uymak, -e sığmak;gehen nach (urteilen) -e göre hareket etmek;das geht zu weit bu kadarı fazla (oluyor);BAHN über München gehen Münih üzerinden gitmek;das Gedicht geht so: … şiir şöyle: …;die Fenster gehen nach Westen pencereler batıya bakıyor;in die Industrie (Universität) gehen endüstriye (üniversiteye) geçmek;in die Politik gehen politikaya/siyasete atılmak;sich gehen lassen kendine hakim olamamak; kendini koyuvermek; boşvermek;vor sich gehen gerçekleşmek; olup bitmek;wenn es nach ihr ginge ona kalsa(ydı);wie gehen die Geschäfte? işler nasıl (gidiyor)?2. v/unp: wie geht es dir (Ihnen)? nasılsın(ız)?;es geht mir gut iyiyim;es geht şöyle böyle; (es ist möglich) olur;das geht nicht olmaz;es geht nichts über … …-in üstüne hiçbir şey yok;worum geht es? sorun/konu nedir?;es sich (D) gut gehen lassen keyfine bakmak -
11 anders
başka ( als -den), ayrı ( als -den); ( unterschiedlich) değişik ( als -den); ( im Gegensatz) farklı ( als -den);\anders ausgedrückt başka bir deyişle;\anders denkend farklı düşünen [o görüşe sahip olan];\anders Denkender farklı görüş sahibi;jemand \anders bir başkası, başka birisi;sie sieht \anders aus als ihre Schwester görünüşü kız kardeşinden farklıdır;ich habe es nicht \anders erwartet bunu [o onu] başka türlü beklemiyordum;es geht nicht \anders başka türlü olmaz;so und nicht \anders böyle olur da başka türlü olmaz;es war nicht \anders möglich başka türlü olamazdı [o olmadı];ich habe es mir \anders überlegt ben fikrimi değiştirdim;wie sollte es auch \anders sein? başka nasıl olabilirdi ki?;\anders als sein Bruder, ... erkek kardeşinden değişik olarak -
12 auch
1) ( ebenfalls) de;\auch nicht (bu) da değil;\auch gut (bu) da iyi;ich \auch ben de;\auch das noch! bir de bu eksikti!;sowohl... als \auch hem... hem de2) ( sogar) bile;ohne \auch nur zu fragen bir kerecik sormadan bile;\auch wenn es regnen sollte yağmur yağacak olsa bile3) ( tatsächlich)das hat \auch niemand behauptet kimse de böyle bir şeyi iddia etmedi ki4) ( außerdem)nicht nur... sondern \auch yalnızca... değil aynı zamanda;\auch wäre es falsch, zu glauben, dass...... olduğuna inanmak da yanlış olur;\auch das noch! bir de bu eksikti!;wo \auch immer nerede olursa olsun;wie dem \auch sei nasıl olursa olsun;solange ich \auch wartete... ne kadar bekledimse de... -
13 können
können <kann, konnte, können> ['kœnən]1. modal vbkann ich Sie etwas fragen? size bir şey sorabilir miyim?;\können Sie mir sagen, wie spät es ist? bana saatin kaç olduğunu söyleyebilir misiniz?;wer kann das gewesen sein? bunu kim yapmış olabilir?;sie \können auf ihn zählen ona güvenebilirsiniz;er hätte es tun \können onu yapabilirdi;du kannst mich mal! ( vulg) götümü yala!2) ( möglich sein) olabilmek;du könntest Recht haben haklı olabilirsin;das kann noch dauern bu, daha sürebilir;kann sein olabilir;das kann nicht sein olamaz;das kann passieren böyle şeyler olur;2. <kann, konnte, gekonnt> ['kœnən]was \können Sie? elinizden ne iş gelir?;sie kann gut Türkisch o, iyi Türkçe bilir;II viich kann nicht mehr vor Lachen ( fam) gülmekten hâlim [o takatım] kalmadı;ich kann nicht mehr ( fam) hâlim [o takatım] kalmadı;morgen kann ich nicht yarın yapamam;nicht anders \können als......den başka türlü yapamamak;wie konntest du nur! bunu nasıl yapabildin!;er schrie, was er konnte avazı çıktığı kadar bağırdı;so schnell sie konnte alabildiğine, olanca hızı ile
См. также в других словарях:
eden bulur, inleyen ölür — bir durumun nasıl sonuç doğuracağı, işin başında belli olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ÂYÂ — (Şüphe ve tereddüt bildiren edât; hayret ve taaccüb, soru ile beraber ümid ifâde eder) Acabâ. Âyâ, nasıl oluyor. Hayret, sen bu işi nasıl olur da yaparsın?.. der gibi.(Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa nın size… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
sav — is., huk. 1) İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava Eleştiricilerimiz nasıl olur da böyle bir savda bulunabilirler? N. Cumalı 2) man. Tanıtlanması gereken önerme, tez 3) esk. Haber, söz 4) esk. Atasözü Birleşik Sözler sav söz savı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaşmak — e, ar 1) Umulmayan, beklenmeyen veya olağanüstü bir olay, bir olgu karşısında şaşkın duruma gelmek, hayret etmek Aynı anda nasıl olur da başka bir iş tutabileceğine şaşar kalırdınız. B. R. Eyuboğlu 2) den Yolundan sapmamak, gidişini değiştirmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zıpçıktı — is. 1) Görgüsüz, fırsatçı kimse Bu kadar milyon nasıl olur da bu eğlenceler zıpçıktısına milyonlar yağdırır? F. R. Atay 2) sf. Türedi Bu devir kâtipliğin itibardan düştüğü devirdir; halk arasında sünepe kâtip, zıpçıktı kâtip gibi tabirler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Wie geht man als Arbeiter nach Deutschland? — türkisch İşçi Olarak Almanya ya Nasıl Gidilir, ist der Titel einer türkischsprachigen Broschüre für Arbeitsmigranten in Deutschland, die Mitte der 1960er Jahre jeder im Rahmen des Anwerbeabkommens zwischen der Bundesrepublik Deutschland und der … Deutsch Wikipedia
şaşırmak — i 1) Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak Söyleyeceğini şaşırmak. 2) nsz Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek Hastasını muayene ederken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
harami — is., esk., Ar. ḥarāmī Hırsız, haydut, eşkıya Olur mu canım, bu kudurmuş, şehirde, bunca haraminin ortasında nasıl yalnız kalır Suat, nasıl bensiz yaşar! A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakmak — e, ar 1) Bakışı bir şey üzerine çevirmek Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim. C. S. Tarancı 2) Aramak 3) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. O. V. Kanık 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
SIRR — Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. * Müşâhedetullah ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. * İnsanın aklının ermediği şey. Allah ın hikmeti.(Sırrını kimseye fâş etme sırrın fâş olur.Sen kendi sırrını saklayamazsanEl sana nasıl sırdâş… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük